Evren var olduğundan beri her şey değişime uğramaktadır. Bu değişim Dünya içinde geçerlidir. Bizler değişip gelişme sürecinin birer parçasıyız ve her geçen gün daha da gelişerek yeni teknolojiler ortaya çıkarak değişimi oluşturmaktadır. Bu değişimlerden en önemlisi ise “yapay zekâ” teknolojileridir. Yapay zekâ teknolojileri ilk başta kolay gelse de teknik olarak çözümlenmesi oldukça zor olan faaliyettir.

Yapay zekâ nedir?
Günümüzde akıl ve zekâ oldukça karıştırılan kavramlardır. Akıl düşünme, karar verme, idrak etme, kavrama ve önlem almayı yeteneğidir. Zekâ ise var olan bir durumu algılama, analiz etme ve bir sonuca ulaşma yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu durumda yapay zekâ, insan zekasının yapabildiği her şeyi bilgisayar destekli programlarla kodlanarak bir makineye yaptırılma çabası olarak tanımlayabiliriz. Tabi bu süreçte yapay zekâ makinelerine ya da robotlarına bazı özelliklerde eklenmektedir. Bunlar; konuşma kabiliyeti, sorun çözme kabiliyeti, öğrenme ve bilgi toplama gibi işlemleri de yapılmaktadır. Bir robota yapay zekâ olan bir program yüklemek için çok fazla teknik bilgi gerektirir. İnsan beyninin çalışma prensibini matematiksel hale getirip sonra bunları bir programla verilerin kodlanması gerekmektedir. Ancak bu sayede bir robota ya da makinenin insan zekâsı gibi çalışması beklenebilir.
Yapay zekânın tarihi nedir?
İnsanlar var olduğundan beri her zaman bilgi depolama, analiz etme ve uygulama sürecine tabiidir. Yapay zekanın tarihi ise resmi olarak ilk kez 1956 yılında Dartmouth College’da yapılan bir konferansta kullanılmıştır. Ama tarihine biraz daha detaylı bakıldığında tarih öncesi dönemde Yunan mitolojisindeki Daedelus’un “yapay insan” teşebbüsüdür. 1943 yılında Warren Sturgis McCulloch ve Walter Pitts’in yapmış olduğu “Beynin Boolean devre modeli”, sonrasında ise ünlü bir matematikçi olan Alan Turing’in “Enigma” isimli makinesi olan “bilgi işleyen makineler ve zekâ” adlı yaptığı çalışmadır. Tüm bu çalışmalardan sonra yapay zekâ kışı olarak bilinen dönemde yani 1974-1980 yılları arasında yayınlanan raporlar sayesinde yapay zekâ için eleştiriler çoğaldı ve çalışmalara devlet yardımı azaldı. Ama 1980 yılından sonra Japonya’nın yapay zekâ çalışmalarını artırdığını gören İngiliz Devleti geri kalmamak için o yıldan itibaren yapay zekâ destekli çalışmalara daha çok destek olmaya başladı ve yapay zeka teknolojisi hareketlilik kazandı. Geldiğimiz şu zamana kadar ise yapay zekada çok fazla ilerleme kaydedilmiştir.

Yapay zekânın iyi ve kötü yönleri nelerdir?
Yapay zekâ teknolojilerinin neden bu kadar önemli ve yapılan çalışmalar neden çok fazla değere sahip olduğun şöyle özetleyebiliriz. İnsan zekasını kolay kolay aktaramazken yapay zekâ başka bir ortama hemen aktarılabilir. Öğrendiği her bilgi ebediyen kalıcı hale gelir. Belli bir programla çalıştığı için yapacağı işler tahmin edilebilir ama insan zekâsı tahmin edilemez haldedir. İnsan zekâsı çevreden kolayca etkilenebilirken yapay zekâ istikrarlıdır. Yapay zekanın iyi olduğu yerler olsa da hala insan zekasına eş değer bir duruma gelmemiştir. Örneğin insan zekâsı herhangi bir durumdan veya olaydan esinlenip yeni fikirler türetebilirken yapay zekâ bunu başaramaz. Yapay zekâ robotlarının ya da makinelerinin gözlem yapma yeteneği hassas değilken insan bunu başarabilmektedir. İnsan görüşünün açısı geniş iken yapay zekâ ile çalışan teknolojilerin görüş açısı azdır.

Yapay zekâ teknikleri nelerdir?
Yapay zekâ teknolojilerini oluştururken bazı teknikler kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları uzman sistemler, yapay sinir ağları, nesne tabanlı programlama, bulanık mantık yaklaşımı, karar destek sistemlerinin gelişimi gibi kodlama programlarıdır. Burada en önemli olan üç tekniği açıklamak gerekirse; uzman sistemler uzman bir insanın çözebileceği problemleri çözen yapay zekâ sistemleridir. Yapay sinir ağları, insan beynindeki öğrenme faaliyetlerini gerçekleştiren nöronların yapay zekâ ortamına uyarlanmış halidir. Yani burada bir bilgi edinildiğinde, sesleri tanıdığında, görselleri tanıdığında yapay sinir ağları yapay zekaya destek olmaktadır. Bu yapay sinir ağlarında öğrenme, genelleme yapma, eksik verilerle çalışma, paralel ve koordinasyonlu çalışma, çok sayıda değişken ve parametre kullanma özellikleri arasında yer alır. Bulanık mantık yaklaşımları, insanın bir durumdaki düşünce seçeneklerinin bolluğunun verilere dönüştürerek bilgisayar destekli programlara aktarılmasıdır. Yani bir nevi düşünce faaliyetinin gerçekleşmesidir. Burada seçeneklerden kastımız örneğin bir bardaktaki su sıcak ya da soğuk yerine seçenekleri düşünce programlaması sayesinde daha da çoğaltarak çok sıcak, sıcak, ılık, soğuk, çok soğuk gibi yeni yeni açılımları temsil eder.

Yapay zekâ hakkında yapılan çalışma grupları nelerdir?
Her geçen gün yapay zekâ belli başlı çalışma gruplarına ayrılmaktadır. Bunlar robotik çalışmalar, doğal diller ve beşerî algılama yetenekleri olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
Robotik çalışmalar: Daha çok endüstriyel fabrikalardaki robotlar ile bilgisayar sistemlerinin birbirleri ile etkileşimli olduğu alandır. Bilgisayar sayesinde robotların kontrolü sağlanarak onlara sürekli olarak iş verilip yaptırılmasına olanak sağlamaktadır. Kısaca robotlara bir işin nasıl yapılacağının öğretilmesi olarak tanımlanabilir. Mesela malzeme taşıma, araba boyama, üretim fabrikalarında vida sıkma, bir alanda yanlış olan bölgeyi gösterme robotik çalışmaların bir sonucudur.
Doğal diller: Yapay zekâ araçlarını kullanan kişinin dili ile yapay zekâ araçlarının dilinin farklı olmasından ortaya çıkmıştır. Her ne kadar istenilen dereceye gelememişse de bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Mesela yapay zekâ ile çalışan bir robota “bugün hava nasıl?” diye sorulduğunda robotun cümleyi algılaması, cümlenin gramer yapısını bilmesi, hava durumunu analiz etmesi ve yapay zekâ kullanıcısı hangi dili konuşuyorsa o dili çevrilmesini ifade etmektedir.
Beşerî algılama yetenekleri: İnsanlar birbirleriyle etkileşim kurmak için birtakım yeteneklere sahiptir. Bunlar konuşma, görme, işitme, düşünme gibi yetenekler olarak sıralanabilir. Bu çalışma faaliyetinde ise bu durumlar gözetilir ve geliştirilmeye çalışılır. Örneğin insan bir objeyi gördüğü sırada onun hakkında yorum yapabilir ama bilgisayar destekli programlar bunu yapamamaktadır. Bu yüzden yapay zekâ destekli araçlara kamera aracılığıyla doğal ortamdaki bir obje ilk önce analiz edilir, veri kodlarına dönüştürülür, bu kodlar bilgisayar ortamında dijital obje halini alır, bu dijital objeler veri tabanına yüklenerek önceki verilerle karşılaştırılır ve en sonunda yapay zekâ nesneyi tanıyarak bir açıklamada bulunur. Diğerlerinde de aynı durum geçerlidir. Mesela bir yapay zekayla konuşulduğunda önce kelimeleri analiz ederek dijital ortama aktarır, anlamları ile karşılaştırılarak cevap alınır. Bu konu hakkında çalışmalar oldukça fazladır ve gün geçtikçe daha da gelişmektedir.

Yapay zekânın geleceği nasıldır?
Yapay zekalar ortaya çıktığından bu yana çok fazla ilerleme kaydetmiştir ve gün geçtikçe bilim insanları tarafından yeni yeni araştırmalar yapılıp uygulanmaktadır. Hayatımızın her yerine giren bu teknoloji oldukça ilgi görmektedir. Kullandığımız telefonda, bilgisayarlarımızdaki programlarda, sanayi ve sağlık sektöründe oldukça başarılı bir şekilde kendini göstermektedir. Sürekli gelişen dünyada yapay zekâ teknolojisi asla sonu gelmez bir teknoloji gibi görünmektedir. Ancak internetin olmadığı yerde yapay zekâ teknolojisi kendisi sürdüremez ve bu durum şu anda yaşadığımız dünya için olanaksız bir haldedir.
Yapay zekâ teknolojileri ile birlikte hayatımıza birçok film, dizi ve kitap girmeye başlamıştır. Bunlar sayesinde yapay zekanın gelecekte nasıl hale geleceğini görebilmekteyiz. Ama bu teknolojiler filmlerde, dizilerde ya da kitaplarda okunan veya izlenenin aksi bir yönündedir. Çoğu abartı ya da olağanüstüleştirilmiş bir hal almıştır. Gerçekte ise durum o halde olmamaktadır.
Bulunduğumuz bu çağda yapay zekâ daha da yayılarak hayatımızda hemen hemen her yere girmeye hak kazanacak gibi durmaktadır. Artık akıllı evler, akıllı arabalar, akıllı ev araçları gibi tasarımlar kendilerini göstermiş ve kendi krallığını kurmaya başlamıştır.
“YAPAY ZEKA (ARTIFICIAL INTELLIGENCE)” üzerine 2 yorum