O MUHTEŞEM HAYATINIZ – OYA BAYDAR

Kitabın Türü: Edebiyat, Roman

“Asıl olan, aşık olunan kişi ya da nesne değil de duygunun kendisi midir? Sevdiğimizi değil de içinizde büyütüp beslediğimiz duyguyu yitirmekten mi korkarız?”

Merhaba! Bu hafta Oya Baydar’ın “roman tekniği açısından en iyi eserim” olarak nitelendirdiği kitabı O Muhteşem Hayatınız’ı yorumlayacağım. Dolu dolu 480 sayfa. Biraz kitabın konusundan bahsedeyim.

Dünyaca ünlü Türk opera sanatçısının çocukluk dönemlerinin bilinmeyenlerini açığa çıkaran, konular ilerledikçe de 1938 yılı Dersim olayları ile kurgulayan bir roman. Diva ve Toplayıcı ile başlayıp Arya ile devam eden harika bir roman. Diva, toplayıcı ve Arya kim dediğinizi duyar gibi oldum J. Diva (Aliye Sema), dünyaca ünlü bir opera sanatçısı. Toplayıcı, onunla ilgili her türlü fotoğraf, ses kaydı, gazete küpürü vs. gibi şeyleri toplamayı kendisine hayat amacı edinmiş bir müzik öğretmeni. Arya, annesinin izini süren bir genç kadın yani Diva’nın kızı.

Kitap çok dolu fakat açıldıktan sonra. İlk 200 sayfa bir türlü ilerlemek bilmedi. Çok fazla karakter analizi, durum tahlilleri derken açıkçası bir miktar sıktı beni. Ve çok fazla betimleme yapılması nedeniyle de hafif bir tekrara düşülmüş gibi geldi bana. Kitapta bir şeyler geriye doğru giderek anlatılmış. Burada demek istediğim şey şu; 2000li yıllardan 1938 Dersim Katliamı’na doğru bir gidiş söz konusu ve gerçek bir hayat hikayesine dayanarak yazılmış. İnsanı araştırma yapmaya iten bir kitap olduğunu söylemek mümkün. Çeşitli belge, fotoğraf ve tanıklardan yararlanarak ülkenin yakın tarihinin puslu ve karanlık bir kesitini anlatmış. Oya Baydar, kitabı için “Bu bir Dersim hikayesi değildir!” dese de bence bu bir Dersim hikayesiydi. Çünkü tarihe ışık tutuyor. Bu kısımları soluksuz ve üzüntü ile okudum.

Kitabın dili akıcı idi fakat dediğim gibi ilk 200 sayfası biraz boğdu beni. Onun dışında Arya bölümünde Dersim kısımları vs. beni kendisine bağladı. Bir yandan bitsin bir yandan bitmesin ikileminde kaldım. Kitapta sevmediğim şey ise toplayıcının ağzından yazılmış olan kısımlardı, bu kısımlar farklı bir punto ile yazılmıştı ve bana nedense çok sıkıcı geldi. Kitabı boğuyordu bence o kısımlar. Onun dışında Arya’nın kısmı beni benden aldı. İlk başlarda yapılan fazla betimleme daha sonraları açıldıkça azalmaya başladı ve olaylar su gibi akıp gitti. Fazla iddialı bir cümle olacak belki ama ben yazmış olsaydım, böyle harika bir kaleme sahip olsaydım demem daha doğru olur, sanıyorum ki en fazla 250 sayfa sürerdi.

Daha fazla uzatmadan küçük bir alıntı ile bitireyim: “Hiçbir şeye, hiçbir insana tam bağlanmadım ki özgürleşmek için büyük çaba göstermem gereksin.”

İyi okumalar diliyorum, okur kalın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s