Bazı yazılarımızda dünyanın canlı olduğunu söyledik. Canlı olan dünya içinde yaşama elverişli olacak şekilde tasarlamaktadır. Bulunduğumuz ekosistem etkileşime girdikçe canlılığı da artarak yeni yeni yaşamlar doğurur. Buradaki en önemli etken ise havadır. Canlının yaşamasındaki en temel ve en özel kaynaklardan biri hava yani oksijendir. Oksijen olmazsa dünya üzerinde yaşam olmaz ve bu yüzden bahsedilecek ekosistem etkileşimi de oluşamazdı. Oksijeni dünyamızda tutan yapıya atmosfer diyoruz.

Atmosfer katmanlar halinde oksijeni kendi içinde saklamaktadır. Atmosfer içinde sadece oksijen bulunmaz. Bunların yanında azot, hidrojen, argon, helyum, karbondioksit kripton, neon ve su buharıdır. Doğada yani dünyada azot en çok orana sahip olan elementtir. %78 oranla dünyada bol miktarda bulunurken hemen hemen hepsi bitkiler tarafından toprak altında tutulmaktadır. Oksijen doğada %21’lik orana sahip iken diğer element ve maddelerin hepsi sadece %1’lik orana sahiptir. Temel yaşamımız bu element ve maddelere bağlıdır. Atmosfer bu madde ve elementleri içinde tutarak bir yaşam oluşturur ve biz o yaşamın ta kendisiyiz. Havanın sıcaklığı, değişimi, iklimler, yağışlar, yıldırımlar, fırtınalar, kısaca hava olaylarının hepsi atmosferde meydana gelmektedir.
Atmosfer sayesinde güneşten gelen sıcak hava yeryüzünde tutulur ve dünyanın ısısını yükseltir. Ayrıca atmosfer güneşten gelen ısıyı yeryüzünde dağıtarak (difüzyon) güneşin gölgesinde kalan yerleri de ısıtır ve soğuk havanın meydana gelmesini engeller. Dünyada gittikçe artan karbondioksit (CO2) oranı ise dünyaya den güneş ışınlarını (ultraviyole-UV) dünyada daha uzun süre tutmaya olanak sağlar. CO2 oranı yükseldikçe dünyanın ısısı artarken azalması durumunda atmosfer sıcaklığı düşmektedir. Bu durum hem iyi hem kötüdür. Aşırı CO2 salınımı ya da aşırı CO2 düşüşü olmadığı sürece atmosferde yaşam devam edebilir. CO2 salınımının artmasından kaynaklı olarak meydana gelen bir diğer olay ise ozon tabakasının kalınlığının azalması durumudur. Eğer yüksek derecede azalması yani incelmesi durumunda güneşten gelen zararlı ultraviyole ışınları dünya üzerinde yaşayan canlılara zarar vermektedir.

Atmosfer güneşten gelen ışınların atmosfer sayesinde %25’lik oranını geri yansıtır geri kalanı atmosfere dağılır. Atmosfere giren ışınların sadece %8’lik kısmı yeryüzüne çarparak tekrar uzaya doğru yansır. Atmosferin yüksek oranda güneş ışınlarını geriye yansıtması dünyanın ısısının artmasını önlemektedir. Bu sayede içinde bulunduğumuz ekosistem canlı halde kalmayı başarmıştır. Atmosfer ayrıca uzaydan gelen meteorları, göktaşlarını atmosfere girdiği anda tepki göstererek yanmasını ve parçalanmasını sağlar. Böyle bir durumda dünya üzerinde yaşayan canlıların zarar görmesi olasılığı büyük bir oranda azalma gösterir.