
Kazan-Kazan Felsefesi, prensibi, ilişkisi ya da İngilizce ismiyle Win Win principle, hayatın pek çok yerinde karşılaştığımız bir yaklaşımdır. Bankacılık sektöründen şirket yönetimlerine veya en basit bir ödev yaparken görev dağılımı sırasında bile kullanırız Kazan- Kazan yaklaşımını.
Kazan Kazan yaklaşımının yanında farklı senaryolar da mevcuttur. Bunlar:
- Kazan-Kazan
- Kazan-Kaybet
- Kaybet-Kazan
- Kazan
- Kaybet-Kaybet
- Kazan-Kazan ya da Anlaşma Yok
Şeklinde sıralanmıştır. İnsan ilişkileri ve iş ilişkileri bu prensipler üzerinden şekillenir.
Okuduğum bir kitapta, bir şirketin yönetim kurulu başkanı “çalışanlarımız arasında iş birliği denen bir şey yok” diye yakınıyor ve tüm yöneticileri topladığı bir toplantı odasında “iş birliği yapalım ve daha fazla para kazanalım” gibi bir ifade kullanıyor. Daha sonra bir tatil posterini gösterip “hadi bakalım bu efsanevi tatili hanginiz kazanacak” diyor. Buradaki tezat durumu görmüşsünüzdür. Önce herkese iş birliği çağrısı yapıyor daha sonra bireysel performansa dayalı bir ödül gösteriyor. Yazar “bir çiçeğe büyümesini söylerken diğerini sulamaya benziyor” diyerek aforizma niteliğinde durumu özetliyor. Bu hikayedeki sorun Kazan-Kaybet ilişkisinden kaynaklanıyor. Şirket bu iş birliğinden kazanacak, iş birliği yapan ekiplerden sadece biri kazanacak gibi bir mantık hiçbir işe yaramaz.
Kazan- Kazan prensibi iki tarafın da kazancı kendine çekme çabasının olmadığı, iki tarafın da üçüncü bir yöntem olarak uyguladığı taktirde iki tarafa da çıkar sağlayacak bir yöntemdir. Biraz aslında orta yolculuk gibi de açıklayabiliriz ancak buradaki orta yol “etliye sütlüye karışmayayım” gibi değil veya “ne senin dediğin ne benim dediğim” gibi de değil. Buradaki üçüncü yol iki tarafa da iş birliği sonucunda kar sağlayacak bir yöntem olarak düşünülmeli.
Diğer Yaklaşımlar
Çocuk yetiştirme konusunda da sıkça yapılan hatalardan olan “diğerleriyle kıyaslama” işi Kazan-Kazan’a asla uymayan bir yöntemdir. Burada çocuk, kardeşiyle dahi kıyaslanıyor olabilir. Bu kıyaslama sonucunda “kardeşimden daha başarılı olmalıyım” gibi bir düşünceye kapılabilir. Buradaki yaklaşım Kazan-Kaybet olarak adlandırılabilir. Hatta diğer çocuklarla bile kıyaslamak, kıyaslanan tarafla aralarında saçma bir rekabete dönüşebilir ve bunun sonucunda iki taraf da kaybeder. Bu da Kaybet-Kaybet durumu yaratabilir.
Bir başka yaklaşım da Kaybet-Kazan yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda da kişi çabuk sindirilebilen ya da rekabetten korkan bir yapısı olabilir. Bu türden insanlardan olmadığınızı düşünebilirsiniz. Fakat yine de etraflıca bir düşünün. İş yerinizdeki yöneticiniz, iş arkadaşınız, eşiniz veya sevgilinizle tartıştığınızda hatta en basit kararları verirken bile bu duruma düşüyor olabilirsiniz. O yüzden bu ilkeleri düşünürken etraflı bir şekilde düşünmenizi öneriyorum.
Kazan prensibi, bireysel olarak çıkarımıza yarıyorsa ve rekabet yoksa en doğru yol olarak görülür. Başkasının da kazanacağı bir senaryo hiç düşünülmez.
Kazan-Kazan ya da anlaşmak yok prensibinde ise eğer ortak bir noktada iki tarafın da kazanabileceği bir yol bulunamıyorsa taraflarca anlaşma yapılmamasına karar kılınan bir yöntemdir. Aslında çoğu zaman işimize yarayacak şey belki de budur. İki taraf da çıkar sağlayamıyorsa hiç anlaşma yapılmaması, daha sonraları durumun farklı bir yere gitmesini en baştan engellemiş olur.
Bu yazımızda insan ilişkilerinin temel taşlarından biri olan ve belki de hayatımızda bir şeyleri düzeltmemizde bize yardımcı olacak etkileşim paradigmalarını işledik. Buradaki bilgilerden yola çıkarak siz de ilişkilerinizde hangi yoldan ilerlediğinizi saptayabilirsiniz.