
Kitabın Türü: Edebiyat, Fantastik Mitolojiler, Roman
“Yüreklerimizde gerçekte ne olduğu bilinseydi kaçımız affedilirdi?”
Herkese merhaba, bu hafta NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre yılın; Goodreads okurlarına göre 2018’in en iyi fantastik kitabı olan Ben, Kirke’yi kendimce yorumlayacağım.
Kitabın konusu, Güneş Tanrısı Helios ve akarsu ve pınarların koruyucusu Perseis’in kızı olarak dünyaya gözlerini açan Kirke’nin maceralarını, bu maceralar sırasında karşılaştığı zorluklar. Kitap toplamda yirmi yedi bölümden oluşuyor.
Kirke, tanrıların en güçsüzleri anlamına gelen nyphmadır. Ailesi tarafından maalesef ki çok sevilmeyen, kendisini sürekli olarak eğlence ve yemek davetlerinden uzak tutan bir karakter. Kendisini ancak aşık olduğu zaman keşfedebilen bir karakter. Aşık olduğu adamın bir insan olması ve onu bir Tanrıya dönüştürmesiyle kendi gücünü keşfetti. Ama sevdiğim dediği adamın başkası ile evleneceğini duyduğu zaman nypmhayı bir canavara dönüştürdü, bu olaya takriben de cadı olduğunu ve neler yapabileceğini öğrendi. Bu olaydan sonra Kirke’ye diğer Tanrılar tarafından ceza verilecekti. Verilecek olan bu ceza Kirke için bir sürgün gibi gözükse de aslında diğer Tanrılar için bir sürgündü çünkü Kirke’nin kendisini ve güçlerini keşfetmesi için ona sunulan bir nimet gibi bir şeydi bu ceza.
Kitabı okurken ben zorlandım açıkçası, mitoloji ile alakalı pek bir bilgim olmadığı için sanıyorum. Kitabın sonundaki mitolojik sözlüğü okuduktan sonra okumuş olsaydım belki böyle sıkılmayacak ve daha iyi anlayacaktım. E tabii yaptığım yorum da daha iyi olacaktı. Dediğim gibi mitoloji ile alakam çok olmadığı için, kitaptaki olaylar mitolojide böyle mi bilmiyorum ama hep bir şeyler olmasını bekledim olmadı, çok durağandı. Bunun dışında kitabın arka kapağında Kirke’nin çok güçlü bir karakter olduğunu düşünmüştüm ama kesinlikle öyle değildi. Yani nasıl desem, kitabı okurken sanki bir şeyler hep eksik gibiydi bir tamlık göremedim nedense. Bunların dışında, betimlemeler bence aşırı dozda ve boğucuydu. Sanırım kitapta sadece Kirke’nin yalnızlığını ve sonsuzluğunu hissedebilmeyi sevdim. Bir de betimlemelerin olmadığı yerlerde kitabın sakin ve yumuşak dilini.
Son olarak bir şey belirtmek isterim ki, kitabı okumadan evvel İlyada’yı ya da Odysseia’yı okumak gerekli gibi geldi bana. Eğer bu ikisini okusaydım belki de şu an daha farklı bir yorum yazıyor olurdum. Çünkü Antik Yunanlılar’ın mitolojik dinlerinin bu iki destanı kitabı okurken anlamaya bayağı bir yardımcı olabilirdi. Daha fazla uzatmadan küçük bir alıntı ile bitirmek istiyorum: “Kafeste beslenen bir kuş gibi olmayacağım, diye düşündüm. Kafesin kapısı açıkken bile uçmayacak kadar aptal olmayacağım.”
İyi okumalar diliyorum, okur kalın.