Yaşadığımız gezegen yaşam bulduğumuz tek gezegen niteliği taşımaktadır. Üzerinde herhangi bir yaşam olan veya olmasını tahmin ettiğimiz birçok ötegezegen ya da gezegen olsa da kesin olarak bir şey söylenememektedir. Sahip olduğumuz tek yaşam olan Dünya’yı iki farklı yazıda detaylı olarak inceleyeceğiz. İlk yazımız yani bugünkü yazımız Dünyanın oluşumu, şekli, yapısı, atmosferi ile alakalı olacak. Diğer yazımız ise Dünya’daki levha hareketleri, manyetik alanı, uydusu, iklim özellikleri ile beraber kayaçların ve maddelerin aşınması gibi konuları inceleyeceğiz. Dilersek bugünkü incelememize başlayalım.

Namıdiğer “mavi gezegen” yani Dünya, 4,5 milyar yıl yaşındadır. Güneş’ten kopan birçok parçacık zamanla yoğunlaşmış, bu yoğunlaşan parçalara zaman içinde birçok meteor veya asteroit çarpmıştır. Bu meteor veya asteroitlerin içinde bulunan nikel, demir, silikat yapılar nedeniyle bir çekirdek oluşmuş ve sonrasında göktaşlarının daha da çok çarpmasıyla birleşerek büyümeye başlamıştır. Yaklaşık olarak 3,8 milyon yıl önceye dayanan ilk mikroorganizmalar canlı yaşamının ilk evreleridir. Milyonlarca yıl boyunca evrim geçiren canlılar ve yeryüzü her geçen gün daha da gelişmiş ve çeşitlenmiştir. Etrafımızdaki doğa, hayvanlar alemi, ekosistem ve birbirimizle olan etkileşimimiz sayesinde gerçekleşmiştir. Öyle ki şu anda yaşadığımız Dünya’da yaklaşık olarak 8,7 milyon tür yaşamış ya da bulunmuş ve bazıları ise günümüze kadar ulaşamamıştır.
Dünya’nın yapısı içten dışa doğru sırasıyla şöyle sıralanabilir: iç çekirdek (5100-6378 km arasıdır), dış çekirdek (2890-5100 km), manto (70-2890 km), üst manto (35-70km) yerkabuğu (0-70 km) yani yeryüzüdür. Buradan da anlaşılacağı üzere Dünyanın yarıçapı 6378 km, çapı ise 12.756 km’dir. Bu çap oranı Dünyanın şeklinin geoit olmasından kaynaklı değişmektedir. Dünya’nın şekli kutuplardan basık ekvatordan şişkin olmasından dolayı “geoit” adı verilmektedir. Geoit olmasının sebebi ise Dünya’nın kendi ekseninde batıdan doğuya doğru saatte 1674,4 km hızla dönmesinin sonucudur.

Dünyanın eksen eğikliği 23o27’ dır. Bunun sonucunda ise mevsimler meydana gelir. Örneğin KYK (kuzey yarım küre) Güneşe doğru daha çok baktığında KYK yaz mevsimini yaşar ve gündüz süresi uzar. Bu sırada GYK (güney yarım küre), Güneşe bakan tarafı daha az olduğundan kış mevsimini yaşar ve gündüz süresi kısalır. Milyonlarca zamandır süregelen bu mevsimler art arda oluşmakta ve toplam 4 mevsim meydana getirmektedir. Bunlar, ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimleridir. Ayrıca Dünya’da bir gün süresi 23 saat 56 dakika olur iken bir yıl 365 gün 6 saattir.
Sahip olduğumuz ve yaşamımızda önemli bir noktası olan atmosferimiz 5 katmandan oluşmaktadır. Bunlar: troposfer, stratosfer, mezosfer, termosfer ve ekzosferdir (Atmosferin katmanları ile alakalı daha detaylı yazımızı okumak isterseniz “ATMOSFERİN TABAKALARI” adlı başlıktan okuyabilirsiniz.). Atmosferin içinde bulunan bileşimlerin büyük çoğunluğunu %78 oranla azot kapsamaktadır. %21 oranda olan oksijen ise atmosferde bulunan ikinci yoğun elementten biridir. Geri kalanı ise karbondioksit, argon, su buharı, kripton, metan, neon, helyum ve hidrojendir. Bu elementler ve canlılar etkileşime girerek ekosistemde etkileşimli farklı yapılar oluşturarak canlılığı artırmaktadır.

Dünya yüzeyinde kıtalar yani kara bölgeleri sadece %25’lik bir alanı kapsamaktadır. Kalan %75’lik kısım ise denizler, göller, çaylar, akarsular, okyanuslar ve dereler oluşturur. Üzerinde yaşadığımız yeryüzü yani kara bölgeleri “kıta kabuğu” olarak adlandırılırken okyanus veya denizin altında kalan yeryüzü “okyanus kabuğu” olarak adlandırılmaktadır. Dünya’nın yer kabuğu kalınlığı da bu kısımlarda değişiklik göstermektedir. Öyle ki okyanus kabuğu diye adlandırdığımız bölgede yerkabuğu kalınlığı 6-8 km’ye kadar incelebilir. Kıta kabuğu alanlarında ise yüksek dağlarda içince 60-70 km’yi bulan yerkabuğu kalınlıkları ölçülebilmektedir. Ek bilgi olarak ise Dünya’nın en yüksek bölgesi Everest’tir. En alçak bölgesi ise Mariana (Challenger) Çukuru’dur. Pasifik okyanusunda, Japonya ve Endonezya’nın arasında kalan ve yaklaşık olarak her iki ülkeye de eşit uzaklıkta yer alan Mariana Çukuru 10.994 metre derinliğe ulaşmaktadır. Everest’in yüksekliği ise 8.889 metreyi bulmaktadır.
Bugünkü yazımızı burada sonlandırmaktayız. Yazımızın devamını yani ikinci bölümünü ise kısa bir süre sonra bir diğer bilim kategorisi altında yerini alacaktır. Dilerseniz bizi takip edebilir ve yazılarımızdan her gün haberdar olabilirsiniz 🙂