DÜŞÜŞ – ALBERT CAMUS

Kitabın Türü: Edebiyat, Roman


“İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz
öldüğünüzde inanırlar.”


Herkese merhaba, bu hafta Albert Camus’un adı çok duyulmuş kitaplarından birisi olan
Düşüş’ü kendimce sizler için yorumlayacağım.

Kısaca kitabın içeriğinden bahsetmem gerekirse; kitabımızın karakteri Parisli başarılı bir
avukat olan Jean-Baptiste Clamence’dir. Karakterimiz hem başarılı hem ünlü hem de oldukça
albenili bir adam. Kendisi hayata herkesten daha önce başlamış birisi fakat kitapta avukatımız

gidilmeye değmeyecek köhne ve kötü bir barda geçmişini anlatmakta bizlere. Karakterimiz
tamamen eserin temelini oluşturmaktadır. Jean-Baptiste Clamence, kitap boyunca bizimle bir
sohbet içerisinde. Aslına bakarsanız da anlattığı her şey aslında bizim için. Kitabın başlarında
çok güçlü, karakterli, her istediğini elde edebilen bir insan olarak anlatırken kendisini;
sayfalar ilerledikçe bu durum yerini güçsüzlüklerini, başarısızlıklarını ve elde edemediği
şeyleri anlatması ile devam eder. Daha sonra bunları anlattıkça da güç ve başarı sandığı her
şeyin aslında kocaman birer güçsüzlük ve başarısızlık olduğunu anlar. Kitabın sonlarına doğru
ise, iç hesaplaşmalar, yüzleşmeler (kendi kendisiyle), geçmişte yaptıkları ve geçmişini
sorgulaması ile mahkemesine şahit oluyoruz. Bunun sonunda ne kadar umutsuz bir adam
olduğunu fark ediyoruz böylelikle. Daha sonra kötü bir ortama yerleşip acı çekmeyi
düşünmekte ve bunu yeğlemektedir. Hayatıyla ilgili en ufak bir atılım yapmamakta ve içinde
de böyle bir istek tanesi bile bulunmamaktadır. Sadece yaptığı kitap boyunca bize geçmişini
anlatıp durmaktır. Yani kitabın adıyla da bağlantı kuracak olursak o artık “düşmüş bir
insan”dır.


Ben kitabı okurken maalesef ki bayağı bir zorlandım. Kısa bir eser olmasına rağmen okuması
zordu. Bir saldırı, eleştiri tarzında olduğundan dolayı çok düşünmeye itti beni belki de bu
yüzden bu kadar zorlandım bilemiyorum. Kitabın çevirisinden mi bilmiyorum ama devrik
cümleler de beni bir hayli zorladı ve sıktı açıkçası. Açıkçası ben kitabı bir kez daha okumayı
planlıyorum, varoluşçuluğun en önemli eserlerinden birisi olarak gösterilen bir kitabı okuması
zordu anlamadım deyip kenara atma taraftarı değilim.


Dil olarak açıktı fakat anlam bakımından yorucu olduğundan dolayı akıcı bir kitaptı
diyemeyeceğim. Daha fazla uzatmadan küçük bir alıntı ile bitireyim: “…biz kendimizden iyi
olanlara nadir olarak bel bağlarız. Daha çok onların toplumundan kaçarız. Tersine, çoğu
zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kişilere açarız içimizi. Demek ki
kendimizi düzeltmeyi ve iyileştirmeyi istemeyiz: önce kusurlu diye hüküm giymemiz
gerekir.”


İyi okumalar diliyorum, okur kalın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s