
Kitabın Türü: Edebiyat, Roman
“Ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum.”
Herkese merhaba, bu hafta Orhan Pamuk’un sevilen eserlerinden birisi olan Kırmızı Saçlı
Kadın’ı kendimce yorumlayacağım.
Kitabımız üç bölümden oluşan bir hayat hikayesi. Birinci bölümde çocukluk anıları, ikinci
bölümde hayatla tanışma, üçüncü bölüm ise hayatın anlam kazanması diyebilirim kısaca.
Konu olarak, liseli Cem adlı bir çocuğun babası tarafından annesinin ve kendisinin terk
edilmesinin ardından yaşadıklarını anlatıyor. Babası terk edip gittikten sonra annesi ile bir
başına kalan Cem hem okuyup hem de para kazanmak zorunda kalıyor. Mahmut Usta isimli
bir kuyucunun yanında iş buluyor ve orada çalışıp kuyu yapıyor. Bir gün zengin bir adamın
arazisinde çalışmaya başlıyorlar, arsa sahibi kuyunun açılacağı yeri söylüyor fakat Mahmut
Usta kuyuyu kendi istediği yere açıyor. Kuyuyu açtığı yerden su çıkacağına inandıkları için
orayı kazmaya başlıyorlar. Gündüzleri çalışmaları devam ediyor akşamları ile Öngören
Meydan’ına iniyorlar. İşte Cem burada kendisinden yaşça bir hayli büyük iki kat kadar falan
diyebiliriz o kadar büyük bir kadın görüyor ve o kadına aşık oluyor, hikaye de böylelikle
başlıyor. Aradan geçen zamanla Cem bu aşık olduğu kadını ustasından kıskanmaya başlıyor.
Bu arada bu aşık olduğu kadın Kırmızı Saçlı Kadın. Her neyse, bu kıskançlık sürüyor, bir gün
yine çalışırken bu konuyu düşünürken dalgınlıkla elindeki kova kayıyor ve kazı yapmakta
olan ustasının üstüne düşüyor. Bu olay olduktan sonra da Cem oradan kaçıyor ve bu olayı
ömrünün sonuna kadar üzerinde taşıyor.
Maalesef ki ben kitabı okurken “böyle olacağını biliyordum” oldum. Çünkü birçoğumuzun
bildiği Rüstem ile Sohrabini ve Oedipus’un hikayesi baba ve oğul üzerinden kurgulanarak
sunulmuş bence. Ben daha önce farklı kitaplarını da okumuş birisi olarak bu kitabı beni
etkileyemedi. Hem roman gibi hem bir efsane gibi hem de bir masal gibi. Belki bu güzel
gelebilir bazılarımız için ama bana gelmedi maalesef ki. Orhan Pamuk’un o karmaşık ve
sembolik ifadelerinin olmayışından sanıyorum kendisine çekmedi kitap beni. Ama daha önce
Orhan Pamuk okumamış kişiler için başlangıçta tercih edilebilecek bir kitap diye
düşünüyorum.
Dil olarak gayet sade ve anlaşılırdı. İlk kısmı biraz durağan gelebilir ama ilk bölümü geçtikten
sonra kitap açılmaya başlıyor ve sonda belki siz de benim gibi “böyle olacağını biliyordum,
tahmin etmiştim” dersiniz kim bilir. Daha fazla uzatmadan küçük bir alıntı ile bitirmek
istiyorum: “Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir
şey olmaz sonunda.”
İyi okumalar diliyorum, okur kalın.