1915 OLAYLARI VE ERMENİ GÖÇÜ

Joe Biden’ın Türkiye’nin aldığı göç kararını bir katliam ya da soykırım olarak gördüğünü açıklaması ile dünya genelinde birçok haber ve tartışma fitili ateşlendi. 100 yıldan uzun süre önce gerçekleşmiş olan bu olaylarla ilgili başta Amerika olmak üzere birçok devletin herhangi bir kaydı veya yazılı metni olduğunu sanmıyorum. Bu gerçekleşen göç olayı Türk tarihinde birçok detayıyla bilinmekte nedenleriyse net bir şekilde anlatılmaktadır. Şimdi o yıllarda yaşanan olaylara geri dönecek olursak;

1915 yılında sözde Ermeni Soykırımının arkasında yatan sebepler çok farklıydı. Bu bir soykırım değildi kesinlikle. Çünkü soykırım kavramı belirli bir etnik grup, topluluk ve inanç bütünü olan kimselerin toplu bir şekilde öldürülmesi ve o topraklara sahip olması olarak ifade edilmektedir. Amerikalıların Kızılderililere yaptıkları, Avrupalıların sözde gelişmiş ülkelerinin Afrikalılara yaptıkları gibi.

Konumuza dönecek olursak, Osmanlı Devleti ve dönem padişahı 2 Abdulhamit Han devletlerle ağır bir mücadele içerisindeyken yavaş yavaş devletin kontrolünü kaybediyor. Batılı devletlerin tacizleri karşısında mücadele etmeye gayret ediyordu. Ancak devlet içinde yaşanan olaylar sonucunda birçok iç karışıklıklar meydana gelmiş ve bölünme riski artmaya başlamıştı. Devletin parçalanmasını ve toprakların birbir dağıtılmasını amaçlayan İtilaf devletleri Akdeniz, Trakya ve Kafkasya cephelerinde birinci dünya savaşında gerçekleşen büyük bir mücadele dönemini başlatmıştı. Birçok cephede savaş bir şekilde püskürtme ile sonlandırılırken Kafkasya cephesinde işler hiç de o şekilde devam etmedi. Kafkasya cephesinde Ruslarla karşı karşıya gelen Osmanlı ordusu komutanlığında Enver Paşa ve askerleri Sarıkamış bölgesinde Ruslarla karşı karşıya gelecekti. Savaş dondurucu bir soğukta gerçekleşiyordu. Ruslar bu şartlar altında savaşmaya alışıktı ancak Osmanlı ordusu içindeki tümenlerin tek komutana bağlı hareket etmemesi ve bunun sonucunda binlerce Osmanlı askerinin donarak şehit olması ile cephede büyük bir yara alındı.

Bu cephede askerin kaybetmesine etken olan unsur. Doğuda bulunan Ermeni çeteleriydi. Ermeni çeteleri Rus ordusunun yanında savaşıyor. Osmanlıya bağlı olmalarına rağmen askere karşı mücadele veriyordu. Rusların Osmanlı ordusunu püskürtmesiyle güçlenen Rusya Ermenilerin bölgede hakim olmaları ve buna bağlı olarak çeşitli noktalarda kontrol sahibi olmalarını istiyordu. Ermen çeteleri böylece toplu bir şekilde kaldıkların Van’daki Müslüman Türk köylerini basıyor. Sivil halkı öldürüyor, hiç kimseye acımadan bölgede üstünlük kuruluyordu. İstanbul hükümetine giden bir haber Osmanlıyı bu soruna karşı haberdar olmasında ve durdurulmasına oldukça önemli bir eşiğe getirmişti. Ermeniler Van ve çevresinde çoğunluk oluşturmak adına Türk köylüleri ve diğer vatandaşları öldürüyor. Camileri ahıra çeviriyordu. Ermeniler bir cephede Fransızlara silah desteği sağlıyor diğer cephede Ruslara saldırı yapmalarına destek veriyorlardı. Ermenilerin göç etmesi artık zorunlu hale gelmişti.

Bunun üzerine İstanbul Hükümeti 24 Nisan’da aldıkları kararla Talat Paşa’nın emriyle topluluk haline gelmiş Ermeniler İran, Suriye ve Lübnan bölgelerine göç ettirilecekti. Bu olayı duyan Ermeniler Müslümanlara karşı ayaklanma ve katilamları daha da hızlandırarak devam ettiler. Göçe karşı koyabilmek için mücadele eden Ermeni çetelere rağmen Osmanlı devleti karara vardı. Bu karara göre Ermenilerin can ve mal güvenlikleri sağlanarak Anadolu’nun doğusunda işgal ettikleri topraklar terk edilecek, direniş ve silahlı saldırı gösteren Ermeni çeteleri tutuklanacak ya da püskürtülecekti. Ermeniler hakkında yazılı kayıtlarda belirtilen bölgedeki toplam Ermeni vatandaşı nüfusu 450 bindi. Ermenilerin işgale başlamasıyla 600 bin civarı Müslümanın öldüğü tahmin edilmektedir. Ülke genelinde yerleşik düzeni olan ve Ermeni köyleri halinde topluluk oluşturmayan Ermeni vatandaşlar ise göç etmeye mecbur bırakılmamıştır.

SON SÖZ

Ermeni soykırımı kapsamında katledildiği söylenen toplam Ermeni sayısının milyon civarı olduğu söylenmektedir. Ancak dönemin kayıtlarında ülkede yaşayan toplam Ermeni nüfusunun bu kadar kalabalık olmadığı zaten bilinen tarihi bir gerçektir. Sözde katliam söylemleri, Ermenilerin zorunlu göçüdür. Osmanlı devleti yaşadığı ağır kayıplar nedeniyle onları içten parçalamak isteyen Ermeni çetelerine karşı bu tip bir karar almıştır. Bu mesele Türkiye Cumhuriyeti öncesinde gerçekleşmiş ve sona ermiş bir olayken çeşitli yollarla Türkiye’yi katliamla itham eden Avrupa’ya göç etmiş bugünün Ermeni vatandaşlarıdır. Bu asla bir soykırım değildir. Hiçbir Ermeni vatandaş için toplu bir katliam ve öldürme çabası asla tarihte Türkler tarafından gerçekleştirilmemiştir. Ermenilerin göçe zorlanmasının sebebi Doğu’da kurmayı planladıkları Ermeni devletidir.

Bu göç olaylarından sonra bugünün Ermenistan devletinin kurucularından olan ve ilk başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni 1923 yılında Bükreş’te yaptığı açıklama da şunları belirtmiştir:

 AKLIMIZ DUMANLANMIŞTI
Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.

TÜRKLER DOĞRU YAPTI
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus hükümetine karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi.

HASTALIKLI PSİKOLOJİMİZ

Kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır. Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik. (1)

KAYNAK: (1): https://www.internethaber.com/ermenistanin-ilk-basbakani-itiraf-etmis-iste-belge-783623h.htm

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s